Demir Adam, Çelik Adam. Metal Adam…
Güzel Adam. Allah’ı var, çok doğru seçim. Hakkında
dedikodular da var, meraklısına…
Doğru süpermen’dir kendisi. Cristopher Reeves’ten bile çok, “utanarak”
söylüyorum daha iyi bir süpermen’dir kendisi belki de. Tamam eskiye saygımız
çok büyük fakat Henry Cavill çok doğru bir Man of Steel.
Hele hele bundan önceki süper kardeşimizin o “yeğenime nazar
değmesin” tarzında üflermiş gibi ağzından soğuk nefesini çıkarması, gözlerinin
kırmızısının afacan bir çocuğun çipil çipil bakmasından öteye gitmemesi ve
bunun gibi onlarca şeyi düşündükçe, hoş geldin yeni Süpermen.
Bunların hepsi bir yana, nedense devamlı olarak dünyanın en
büyük süper gücünün filmlerinde ana düşman olarak Lex Luthor’un karşı karakter
olarak gösterilmesinden bıkan biri olarak Man of Steel tam layıkıyla bir “ilaç
gibi geldi” durumu yaratıyor bünyemde…
Tamam, Lex Luthor kağıt üzerinde en büyük düşman ama
kardeşim sen Süpermen çekiyorsun Süpermen. Görsele boğacaksın beni, düşmana
boğacaksın beni. (Dip Not, ps falan: Bu
yeni filmde Süpermen, General Zod ile kavga ederken fırlattığı tır mı kamyon mu
ne, onlardan birinin üstüne Luthor Corps yazıyor, umarım sonraki filmde büyük
bir hataya imza atmazlar)… O kofti Tobey Maguire’ın bile düşmanları adam
gibiydi Örümcek Adam serilerinde. Süpermen’in de artık karşısına kriptonu
bulmuş da çok sürmüş bir Lex Luthor çıkarma. Ben bunu istemiyorum artık… ki
yapımcılar da bu kafa yapısında bunun bir hata olduğunu anlamış olacaklar ki
Man of Steel’de doğru yolu buldular. Karısında General Zod var. Hem de ne Zod.
Zod’luk daha en başında başlıyor filmde. Resmen şunu
hissettirdiler bana, demiş ki yapımcılar; “çok farklı olsun bu sefer iş”…
demişler ve filmin ilk 20-30 dakikalık bölümünü Kripton gezegenine harcamışlar.
Avatar görselliğiyle yarışacak boyutta bir şov yapmışlar hem de… O kadar
şaşırttı ki beni, sahnelerin bitmek bilmemesi resmen kafa yapımı başka bir
boyuta taşıdı. Helâl olsun dedirtti.
Sonra… Dünya. Bir filmin en kısa zamanda en çok şeyi anlatma
yöntemlerinden birisi olan “flashback” oyunları. Güzel güzel bağlanan parçalar…
fakat aklımda hep dönen aynı soru; “acaba Nolan’ın parmağının olması Batman’deki
kaotik havayı yaratacak mı bu filmde”. Acaba biz yine Süpermen’i kişisel
buhranlarıyla mücadele eden karamsara yakın bir kahraman olarak mı izleyeceğiz.
Tamam özünde razıyım ama ben Süpermen istiyorum kardeşim. Joker’in daha ağır
bastığı ve onun karizması altında ezilen bir Batman değil, ya da Batman’e
yakışan ama Süpermen’e yakışmayacak olan bir karanlığın içinde bunalan bir
Çelik Adam değil. Tamam, “erkek istiyorum” gibi bir yere gidiyor muhabbet, o da
değil… bir sonraki paragraf rahatlatacak beni…
Ama korktuğum gibi olmadı. “ama” ile cümleye başlanmaz ama
olmadı. Süpermen kişisel bunalımlarını yaşadı, kişiliği oturdu ama aksiyon
sahnesi geldiğinde yönetmen bana resmen şunu dedi; “okey, buraya kadar
psikolojikti fakat şimdi sana öyle bir 15 dakika vereceğim ki kafayı yiyeceksin”..
ve benim gibi yoz’undan tut, kaliteli sinema izleyicisine bile öyle bir aksiyon
sahnesi verdi ki nutkum tutuldu. Sonra bir tane daha ve en son bir tane daha…
Bayılmışım…