9 Temmuz 2016 Cumartesi

Alaçatı

Alaçatu

 Ya sağda solda üstüne yazı falan da yazmışlar. Neden Alaçatı? diye. Bir açıklamalar şu bu. Savunulmasın. En iyi sahil orda değil. En iyi yemek de orda değil. Ben de cümleye "asıl şuraya şuraya gidersen oranın balığı eşsiz, şuranın sahili daha enfes" diye girip de erdemli erdemli laaak diye ortaya bilgi koymaya çalışmayacağım. Şunu kabul etmek lazım; elit görünme kıstası Alaçatı. "Alaçatı'daydım" bile yetmez; "Alaçati'dayım" diyebilmenin egosu. Yoksa hesap kitap işlerinde kucağa oturmanın böylesine haz vermesinin karşılığı psikolojik tanı'larda kendine yer buluyor. Adım atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık bir yerin "ya ben çok insan seviyorum" karşılığından bile daha boğucu bir kalabalık sunması zaten çok insanlı yer zevki seçeneğini ortadan kaldırıyor. Yemek desen, dediğimiz gibi, çok daha doğal ve güzel yapan beldeler var. Deniz desen.. ya Allah aşkına 😂 Demek ki boş bir artistliğin kucak dansı noktasında Alaçatı da bu dansı sizin için yapan değil de... size bu dansı yaptırıp üstüne sizi söğüşleyen bir örnek olarak karşınıza çıkıyor. En basit tabiri ile "hava atmanın", "ben de varım" demenin karşıtlığı Alaçatı. Tabi ki bu yazıyı okuyanlar gerçekten Alaçatı'yı çok sevenler ve severek gidenler. Size döğöl lafım... ama orda öyle bir kitle var işte 😂 Ya... cidden bir saniye silkelenin ve kendinize gelin. Şart mı Alaçatı. Daha ucuz ve kat kat daha güzel yerler var. Hadi aynı parayı harcamak istersek, aynı parayı harcayabileceğin yerler de var. Daha fazla şey yapıp harcarsın ama yine de harcarsın bi kotan var ve "ben tatilde günde sırf balığa üç milyon dolar vermek istiyorum" diyorsan illa. Kimse "aaa berk, Funda, Mithat bu sene Alaçatı'ya gitmemiş" demeyecek yaz sonunda. Cidden Alaçatı manyaklığı sevimsiz bişi lan. Para düzeyin normal de olsa, azcık durumun iyi de olsa, cok zengin de olsan... artık orası kendini "artistlik çektiren yer" haline soktu. Ya da banane ya, ben mi göstereceğim sana gezilecek yerleri. Git git, Alaçatı'ya git. Levrek olsam, " abi seni tabağa koyduklarında bir milyar Euro'dan açıyorlar tabağını" deseler valla kendim sudan çıkar zıplaya zıplaya giderim restorana, "kes beni şef, filetola beni" diye. İyi eğlenceler. Para sizin. Zevk sizin. Banane özünde.. de... işte parasini geçtim, güzel de değil. Neyse.. banane Yazının içinde "mal" kelimesini çok kullanmak istedim ama işte giden arkadaşlarım çok var diye kullanamadım. Ama özeti;

 MAL MISINIZ OLM SİZ? 😂 Gerçi bana nessjsjsh

29 Şubat 2016 Pazartesi

Leonardo di Caprio - Kendim Almis Gibi

Ne diyeceğimi bilemiyorumshjjs... Herkes kadar ben de bekledim be Oscar almanı Leonardo di Caprio. Senin derdin cidden benim de derdim oldu. Beni de gerdi.

Sen klasik "yakışıklı ya iyi oyuncu değil yaa" yargılarını Brad Pitt ile birlikte kıran nadir adamlardan birisin Leonardo. Biz Türk erkekleri olarak senin aşk hayatını, yakışıklılığını kıskandık hep ama mesela çok ilginçtir ki sana gıcık olamadık. Senelerdir bazı gerekli gereksiz filmlerde aday oldun, bazı "ohayo, bu filmde niye aday göstermediler ki" dediğimiz filmlerde yer aldın.. ama sana hep kazıklar attılar Leo. Hele ki bence açık ara yediğin en büyük kazık, aday olduğun What's Eating Gilbert Grape'te almamış olman, herşeyi çözen kahvedeki okey oynayan abi netliğindeyim; bunun sebebi de o günlerde henüz "KULİS" yaşının gelmemiş olmasıdır. The Fugitive - Tommy Lee Jones? Really? Ovv maaay gad. Bildiğin, göz göre göre Tommy Lee Jones'a verdiler. Neden Kulis kelimesinden çok emin konuşuyorum. Leonardo o sene o muhteşem rolüyle hak etmiş ve kaybetmiş olsa da kaybeden diğer bir isim de Schindler's List ile Ralph Fiennes'ti. In The Line Of Fire'daki rolüyle John Malkovich'ti. YA, IN THE NAME OF THE FATHER ile Pete Postlewhaite'ti... En son kim alır sorusuna verilecek cevaptı Tommy Lee Jones ama aldı. Lakin cidden tüm bu saydığımız isimler bir yana, Leonardo'nun oynadığı Arnie Grape rolü şahsi fikrim, Basketball Diaries performansı ile tüm diğer Leonardo rollerinden üstün bir roldü. Basketball Diaries'te aday bile olmadı. Yoz bir yorum yapayım, sırf o annesiyle inişli çıkışlı sakin-deli arası tavrı (kapının dışında durup da annesine önce sakin, sonra atarlı konuştuğu sahne) bile Oscar alması için yeterliydi. Biz sana gıcık olmadık, Amerika sana gıcık olmuş Leonardo. Küçüklüğünden kıl  kapmışlar sana. 1994'te alman gereken Oscar'ı, "tamam la yeterince üzdük, kıyamam" deyip 2016'da verdiler sana. Arada cidden, almasan da olur iyiydin ama gerek yok boşver, diyeceğimiz roller olmadı mı? Oldu. The Aviator mesela. Aday oldun tamam ama o sene Jamie Foxx'un Ray'deki Ray Charles performansına kaptırman çok da doğaldır kabul edersin ki. Sonra Blood Diamond ile bir palazlandın ama orda da Forest Whitaker'ın The Last King of Scotland'ından dolayı alamamış olman son derece doğal. Aslında beni üzen, niye üzüyorsa ama üzüyor işte, hiç aday olmadığın fakat alman gereken performanslardı. Zaten bahsettiğimiz Basketball Diaries, Marvin's Room gibi. Aday olup da açık ara alman gereken What's Eating Gilbert Grape. Onun dışında adaylıklarından kaybettiklerine çok üzülme. Gerçi Matthew Mekkanagaağaay'a da Dallas Buyers Club'a yenilmiş olman seni çok üzmüştür biliyorum, orda da biraz haklısın. The Wolf of Wall Street ile sen de alabilirdin. Orda birazcık da Oscar alma matematiğine yenik düştün.

Gel gör ki; The Revenant'ta artık resmen su kaynama noktasına geldi. Tamamdı artık. Son noktaydı. Ayı ile olan sahnelerinin makarasından tut da, "e yeter artık alsın" kampanyasına kadar bir çok şey seni gösteriyordu. Diğer adaylar bile yavaş yavaş farkına vardı mevzunun. Çok bekledin be Leonardo ama kabul et, Heath Ledger'ın ölümünden sonra Joker rolünde Oscar alacağı her ne kadar haketse bile nasıl çok garanti bir hale dönüştüyse; senin de bu Oscar'ın birazcık o garanti duruşa yaklaşmıştı. Fakat yine de çok ciddi rakiplerin vardı, bakma yine ucuz atlattın. Michael Fassbender'e kısmen kofti bir performansında rastgeldin. O adam kısa zamanda Oscar alacak ama ters ayakta yakaladın. Steve Jobs rolü bir tık bayat durdu da yırttın. Trumbo ile Bryan Cranston da çok sükseli giremedi işe. Orda da güzel sıyrıldın fakat asıl başarın The Danish Girl'de Eddie Redmayne'den Oscar'ı almandır. O da hani biraz geçen seneden aldı falan, biraz da Leonardo zamanı geldi arasında bir noktadan dolayı bir tık gerinde kaldı.

Valla öyle ya da böyle, helal olsun. 2016 senesinin En İyi Erkek Oyuncu Oscarı helal-i hoş olsun. Brad Pitt vardı, oyunculuk kısmıyla olmayınca 12 Years A Slave ile prodüksiyon falan yollarından bir tane Oscar attı cebe. O tamam, sen tamamsın.. eee?

Sıra geldi Tom Cruise'a

NOT: Leonardo di Caprio'nun Oscar aldığında normal davranmaya çalışıp o "ne bekledik beee" tavrını yansıtmamaya çalışmasına rağmen, konuşma esnasında tüm salonun ayağa kalkıp alkışlamasındaki o "yaaa tamam bırak mütevazılığı aldın işte ehe ehe" tavrı enfesti.